7 Haziran 2017 Çarşamba

Öğrencilerin Özel Okul Beklentileri

Okulların var olma sebebi öğrencilerdir. Öğrencisi olmayan bir okul olamayacağı gibi, memnun öğrencisi olmayan okullar da yok olmak zorundadır. Öğrenciyi memnun etmek demek onu güldürmek ve onunla iyi arkadaş olmaya çalışmak demek değildir tabii ki. Nihayetinde bir öğrenci ile öğretmeni arasında aşılmaması gereken bir sınır vardır ve öğrencinin öğrenciliği bitene kadar bu sınırın korunması gerekmektedir. Peki öğrencilerin okullarından memnun olması için ne gereklidir?

1. Akran Zenginliği:

Tabii ki aynı sınıftaki öğrenciler bir aşağı bir yukarı aynı yaşta olacaklardır. Akran zenginliğinden kastımız, anlaşabildikleri akranların sayısının fazlalığıdır. Peki özel okullar arkadaş zenginliğini arttırmak için neler yapmalıdır?

Her şeyden önce okulların bir kimliği olmalıdır. Okullar da, futbol takımları gibi bir sosyal tutkaldır ve aynı okulda eğitim gören öğrencilerin en azından bir ortak noktası var demektir. Bu yüzden, özel okulların, öğrencilerin dahil olmaktan yani bir üyesi olmaktan mutluluk duyacakları bir kimliğe ihtiyaçları vardır. Şayet söz konusu okullu olma kavramı, içi dolu bir kavram ise öğrenciler tarafından sahiplenilir, aksi takdirde, yönetimin beyhude çabası olmanın önüne geçemez.

Ayrıca okullar, öğrenciler için kurum içi tutkallar üretmelidir. Birlikte yapılacak sosyal aktiviteler okul gezisinden ibaret olmamalıdır. Okulun mutlaka taraftar toplayan bir etkinliği de olmalıdır. Eğitim ve yönetim politikası olarak da öğrencilere birlik olma duygusu yüklenmelidir. Okul döneminde kurulacak bağlantıları ileride iş yaşamı dahil bir çok şeyi kolaylaştırabileceği anlatılabilmelidir.

2. Zihinsel Tatmin:

Öğrenciler, okulda aldıkları eğitimin gerçekten işlerine yarayacağından emin olmalıdır. Ders esnasında bir çok öğretmenin "bu konu TEOG'da YGS'de veya LYS'de çıkacaktır" şeklinde yaklaşımları olmaktadır. Bu durum, söz konusu sınavda çıkmayacak her türlü bilginin göz ardı edilmesini haklı kılar. Okulda edinilecek hangi bilginin, yaşamın hangi aşamasında kullanılacağı belli olamaz. Asıl önemli olan bilginin kendisidir ve öğrenmekten zevk alan bireyler yetiştirmek çok daha doğru bir yöntemdir. Doğal olarak burada sorumluluk okullara ve öğretmenlere düşmektedir. Öğrencilerin öğrenmekten zevk aldığı bir okulda kim eğitim görmekten memnun olmaz ki?

3. Etkinlikler:

Okul, sadece derslerin verildiği bir alan olmanın çok ötesindedir. Sosyalleşme, yaşama hazırlanma gibi birçok işlevi vardır. Doğru okul, okul olmanın gereklerinin tamamını yerine getirmeye çalışan bir kurumdur. Öğrencilerin serbest zaman, toplu ve bireysel etkinlik, sosyalleşme, ders dışı bilgiler edinme ve yaşama hazırlanma gibi hakları vardır. Bu dengeyi sağlayan okulların öğrencileri doğal olarak daha mutlu olacaktır.

4. İletişim:

Gerek iş dünyasından insanlara gerek velilere verdiğim eğitimlerde, katılımcıların gözlerini kapatıp kendilerini birisi ile iletişimde iken hayal etmelerini isterim. Gözlerinin önüne gelen ilk resmi paylaşmalarını isterim. Aldığım cevap çoğunlukla kişilerin birisine bir şey anlattığı sahne olur. İletişimin konuşmak demek olduğunu, daha da kötüsü, birisine bir şey söylediğinizde, ona anlattığınızı düşündüğünüzde muhtemelen en yanlış iletişim yolundan gidiyorsunuzdur. Şayet insanlar sizlerin her söylediğini anlasaydı, öğretmenlerin sınıfta verdiği her bilgi hedefine ulaşırdı. Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında, Zerdüşt'ün pazarda yaptığı konuşmadan sonra sırtında taşıdığı ölüye dönerek "kalk gidelim ey ölü, bu kulaklar bizim ağzımıza göre kulak değil" dediği bir sahne vardır. Şayet bir kurum ne demek istediğinden, bir öğretmen ne öğretmek istediğinden emin ise bu bilginin doğru aktarılması için gereken iletişim argümanlarını da doğru belirlemeli ve verdiği mesajların hedefe ulaştığından emin olmalıdır. Öğrenciler bu sayede, kendilerine aktarılan bilgiyi doğru alır ve kendilerinden neyin neden beklendiğini doğru analiz ederler.  İletişim çatışmasının olmaması, süreci daha sağlıklı hale getirecektir.

5. Gelecek Olasılıkları:

Öğrenciler belirli bir bilinç seviyesine ulaşma kaydıyla, gelecek mesleklerini seçme konusunda önlerini açacağına inandıkları kurumlarda olmaktan daha memnun olacaklardır. Okul, verdiği eğitim ille öğrencileri gelecek sınavlara hazırladığı gibi, yukarıda bahsettiğimiz üzere, şayet, mezunlar arasında ilişkiler kurmayı da başarırsa, bu durumda, gelecek iş yaşamı için birbirine destek olacak arkadaşlık ortamları da geliştirmek mümkün olacaktır. İyi bir okulun mezunlar derneği, bir tür kariyer geliştirme şirketi gibi davranır. Bu nedenle, özel okulların, öğrenciler mezun olduktan sonra da yapacakları vardır.

Yukarıda listelediğimiz beklentileri tatmin eden okullar, özel okul olmaktan kurtulup, öğrencilerinin bir parçası olmaktan memnun olduğu "Özellikli Okul" haline dönüşebilir.


6 Haziran 2017 Salı

Velilerin Özel Okul Beklentileri

Her ne kadar Özel Okullar öğrenciler için var ise de özellikle Anaokulu, İlkokul ve Ortaokul öğrencilerinin eğitim kararlarını çoklukla velileri vermektedir. Bu nedenle, Velilerin beklentilerinin tatmin edilmesi de en az öğrencilerin tatmin edilmesi kadar önemlidir. Velilerin okullardan beklediklerini doğru anlamadıkça, kurumlar velilere yönelik tanıtım çalışmalarını doğru yapılandırması çok zor olacaktır. Bu durumda da velinin söz konusu okulu tercih etme olasılığı azalacaktır.

Velilerin okullardan beklentilerini birkaç başlık altında ele almak daha doğru olacak gibi görünmektedir.

1. Güvenlik:

Her ne kadar okul görüşmesi esnasında velilerden bu konu ile ilgili çok fazla soru gelmese de, okul tercihindeki en önemli kriterlerden biridir. Bir ebeveynin en değerlisi olan çocuğunun, eğitim göreceği kuruma güvenlik içinde ulaşması, kurumda olduğu süre içerisinde oyun yaralanmaları dahil her türlü güvenlik önleminin alındığından emin olması ve nihayetinde eve güvenlik içerisinde geleceğini bilmesi çok önemlidir. Bu nedenle, okulların "servis" hizmetleri de çok önemlidir. Özel okul yöneticileri servis seçimine en az öğretmen seçimi kadar dikkat etmelidir. Ayrıca, okul saatleri içerisinde, nöbetçi öğretmenlerin görev yerlerinde ve tüm dikkatlerini nöbet görevlerine vermesi de bir o kadar önemlidir. Kampüs içi güvenliği öğretmenler sağlarken dışarıdan gelebilecek her türlü olumsuzluğa veya öğrencilerin bazen aşırıya kaçabilen tavırlarına karşı, kampüs güvenliği gereklidir. Artık okulların  korunması, kapıdaki bir bekçi veya güvenlik elemanı ile sağlanamayacak kadar ciddi bir konudur. Dijital güvenlik sistemleri, kameralar ve güvenlik elemanları yeteri kadar fazla olmalıdır.

2. Disiplin:

Her ebeveyn kendi çocuğuna uygulanmadığı sürece disiplini seviyor gibi görünebilir. Bununla birlikte, aslında, okul yönetimi gerekçelerini doğru açıkladığında, kendi çocuğu dahil,  her öğrencinin belirli disiplin kurallarına uymasını destekleyecektir. Ebeveynler, kendi çocuklarına karşı zorbalığa ve kabalığa hoş görü gösteremezler ama kendi çocuklarının da zorba veya kaba olmasını kabul de edemezler. Kurum içerisinde öğretmenlerin, çalışanların, öğrencilerin ve veliler dahil ziyaretçilerin uyması gereken kurallar olması gerekli bir durumdur ve aslında tüm bu kurallar, öğrencilerin genel güvenliği içindir. İşte özel okul idarecilerinin, velilere anlatması gereken budur.

3. Eğitim Kalitesi:

Siz her ne kadar okulunuzun en iyi okullardan biri olduğunu söyleseniz de, kalitenin elle tutulur gözle görülür olması gerekmektedir. İdarecilerin kayıt esnasında kullandığı gelecek zaman kipindeki cümleleri pek inandırıcı değildir. İyi okul ve iyi idareci geçmiş zaman kipi ile başarılarını anlatmalıdır. Yani, "önümüzdeki yıl daha yüksek bir İngilizce saatimiz olacak" cümlesi yerine "bu yıl İngilizce ders saatlerini arttırdık" gibi bir cümle daha etkilidir. Okullar, istedikleri kadar kendi eğitim sistemlerinin reklamını yapsınlar, derse giren öğretmen kapıyı kapadıktan sonra içeride olanlar onun başarısı veya başarısızlığıdır. Bir okulun bütün öğretmenlerinin aynı sistem, yaklaşım ve profesyonellikle ders vermesini beklemek mümkün değildir. İyi bir özel okul, bireysel farklılıkları hesaplayarak bir eğitim sistemi kurmalıdır. Aynı sınıf seviyesinde derse giren öğretmenlerin, aynı konuları birbirine yakın cümlelerle anlatması, öğretmenler arasındaki uçurumu azaltacaktır. Okullarda yapılan Zümre Toplantılarının asıl amacı budur. Bu nedenle özel okullar, zümre toplantılarına, veli toplantılarından daha fazla özen göstermelidir.

4. Eğitim Farklılıkları:

Çocuğunu kaydettirmek için özel okullar ile görüşmeye giden veliler, hemen hemen tüm görüşmelerinde aynı cümleleri duymaktadır. Kurumların dillerinde bir değişiklik yoksa, veli, en çok etkilendiği görüşmeyi yaptığı okula kayıt yaptırmaktadır. bu da ilginç bir şekilde frekansı tuttuğu idarecinin okuluna kayıt anlamına gelir ki maalesef bazen yanlış tercihler yapılması söz konusu olabilir.  Okul seçiminde, idarecinin bilgisi veya karizması tek başına yeterli olmamalıdır. Nihayetinde, sadece bir eğitim kurumu olan okulların, eğitim adına söyleyecek sözleri olmalıdır. Eğitimde farklılıklar, çocukların alacağı eğitim kalitesindeki farklılıklar anlamına gelir ki, her alanda rekabetin olduğu bir süreçte, daha kaliteli eğitim alan öğrencilerin daha fazla tercih edilen mesleklere ulaşması mümkün olacaktır.
Bu farklar içerisinde iki tanesi çok önemlidir;

a. Zihinsel Tatmin;

Bir öğrenci, kendisinden istenen bir görevi neden yerine getirmesi gerektiği konusunda tatmin olmalıdır. Verilmiş bir ödevin neden verildiği, yada herhangi bir dersin neden öğrenilmesi gerektiği konusunda ikna olmuş bir öğrenci, sorumluluklarını diğerlerine göre daha çok yerine getirme eğiliminde olacaktır. Şayet, kendisinden beklenen şey konusunda şüpheleri varsa, bu durumda bu sorumluluğu yerine getirmekte nazlanacak, sorumluğu geciktirecek, eksik yapacak veya yerine getirmeyecektir. Oysa, okulların devamı için, velilerin evde ders çalışmaktan şikayet etmeyen öğrenciler görmesi önemlidir. Veliler, sorumluluk duygusunu okulun verdiğini iyi bilir.

b. Beceri Odaklı Eğitim;

Atölye ders sistemi, aslında, öğrencinin de sınıfın bir malzemesi olması durumudur. Ayrıca, öğrenim çıktısı da eğitimin bir parçasıdır. Bu yüzden, öğrencinin ders akışına dahil olduğu bir atölye sistematiği kesinlikle tercih edilmelidir. Atölye deyince sadece oyunlar gibi uygulamaları düşünmeyin. Yabancı dil sınıfı da matematik sınıfı da atölyeye döndürülebilir. Atölye sistematiğinde, öğrenciler dersin akışına müdahale edebilmeli, yanlışlarını beraber bulup birbirine doğruyu gösterebilmelidir.

5. Öğretmenler:

Öğretmenlik bir kumaş işidir. Mezun olunan okul yada meslekteki tecrübe tabii ki önemlidir ama asıl belirleyici olan, bu mesleği icra ederken ne kadar yaratıcı olunabildiğidir. İyi öğretmenler, sınıf hakimiyeti konusunda da daha başarılıdır. Öğrenciler ile iletişim kurmayı, öğrenci yalakalığı ile karıştıran öğretmenler önünde sonunda öğrencilerin maskarası olacaktır. Ayrıca, özellikle yabancı dil gibi bazı derslerde, öğretmenlerin tamamen kaprissiz olması gerekir.Gerekirse, bir hayvanın yabancı dildeki karşılığını kullanarak o hayvanın taklidini yapabilecek kadar da işin içerisine girebilmelidir. Öğrenciyi ne kadar mum gibi yaptığı veya öğrencilerin kendinden ne kadar korktuğunu anlatan öğretmen, öğrencilerin kendini ne kadar sevdiğini ve onlarla ne kadar dost olduğunu anlatan öğretmen kadar tehlikelidir. Nihayetinde öğrencilerin öğretmenleri ile dostluk ilişkisi kurmaya değil öğretmen-öğrenci ilişkisi kurmaya ihtiyaçları vardır.

6. Okul Ücreti:

Bazı durumlarda okulların açıkladığı ücretler, velilerin kararlarında belirleyici olabilir ama aslında okul ücretinin çok önemli olmadığı durumlar daha fazladır. Özel okula öğrenci göndermeyi düşünen kişiler zaten belirli gelir seviyesinin üzerinde kişilerdir. Ve bu kişiler, orta ve üst gelir gurubundan olan çoğu kişi gibi, satın aldığı şeyin ödediği bedeli karşılamasını istemektedirler. Karşılıklı uygunluk varsa fiyat çok sonra düşünülecek bir etken haline gelecektir. Hatta, veli, beklentilerinin tamamen karşılanacağından, çocuğunun söz konusu okulda eğitim alması durumunda geleceğinin büyük oranda güvence altına alınacağından emin olursa, bütçesinin üzerinde bir eğitim ücretini karşılamak için şartlarını zorlayacaktır. Bu konuyu doğru anlamayan özel okul yönetimleri, kurumlarını rakiplerden fiyat ile ayırmaya çalışma hatasına düşerler ve sonuçta kendi kurumlarını emtialaştırırlar.

Yukarıda listelediğimiz kriterleri doğru olarak yerleştiren ve velileri ile öğrencilerini tatmin eden okullar özel okul olmaktan kurtulup "Özellikli Okul" haline gelirler..

3 Haziran 2017 Cumartesi

Özellikli Okul Kurucuları

Özel okul kurmak ciddi maliyetler getiren bir iştir. Her ne kadar, devletin destekleri olsa da başlangıç giderleri o kadar yüksektir ki, ancak sermaye sahibi kişi veya kurumlar altından kalkabilmektedir. Geçmişte, özel ders parasını biriktiren birkaç öğretmenin bir okul açarak yavaş yavaş büyüttüğü durumlar hayli fazla iken, günümüzde bir veya birkaç öğretmenin bir araya gelerek başlangıç sermayesini oluşturması neredeyse imkansızdır.

Başlangıç sermayesi bu denli büyük olunca bir de üzerine işletme giderleri en az o kadar yük getirince, belli bir süre dayanmak için gereken parayı ortaya koyan yatırımcılar, doğal olarak, okullarını açtıklarını duyurur duyurmaz yüksek miktarda kayıt beklemektedir. Bu nedenle, sektörde isim yapmış kurumlarda görev alan idarecileri ve öğretmenleri transfer etmekte, ünlü okullardan birinin eğitim programını kopyalamakta veya hemen yurt dışı ile bağlantı yollarını araştırmaktadır. Tabii ki bu kadar büyük bir yatırıma girişmeden önce, personel ve sistem transferleri yapılan kurumsal kimlik çalışmaları oluşturulmuştur ancak, eğitimci olmayan bir yatırımcının, eğitim ile ilgili kararları kendi hayal dünyasının ötesinde olmayacaktır.

Okul idarecileri, sistem konusunda, kurucuyu ikna ettikten veya kurucu tarafından ikna edildikten sonra personel görüşmeleri yapmaktadır fakat asıl kurumsal kimlik oluşturma süreci veliler ile kurulan iletişimden sonra şekillenmektedir. Kısacası kervan göçte düzülmektedir. Siz her ne kadar kurumsal kimliğinizi, fiyat politikanızı, eğitim sisteminizi ve yaklaşımlarınızı belirlemiş olursanız olun, kurum ilk açıldığı yıl bilgi almaya ve kayıt yaptırmaya gelen veliler kurumun kimliğini belirleyen unsurlar olmaktadır.

Gelin kötü bir örnek düşünelim. Örneğimizdeki okulun, açılışını duyurduğu yıl 450 öğrencilik bir kontenjanı olsun ve en az 200 öğrenci kaydı almayı hedeflemiş olsun. Ocak veya Şubat ayında kayıt için kapılarını açsın. Haziran ayında gelindiğinde sadece 20 kaydı olsun. Bu durumda kurum idarecilerinin yetkinlikleri sorgulanacaktır fakat kurum idarecileri yada çalışanları da, örneğin, fiyatın çok yüksek bulunduğundan şikayet edecektir. Onlara göre, yeni açılacak bir kurumun, piyasada isim yapmış kurum fiyatlarının çok altında bir fiyat belirlemesi gerekmektedir. Aksi takdirde veli adayları zaten ismine güvendiği ve rüşdünü ispatlamış diğer kurumlara kayıt yaptırma eğiliminde olacaktır. Diyelim ki kurucumuz bu yaklaşımı mantıklı buldu ve fiyatlarını yüzde 40 oranında indirdi. Belirli bir sayıda kayıt alarak okul açıldıktan sonra, başlangıçta hayali kurulan rakama veya pozisyona ulaşmak artık yıllar alacaktır, çünkü kayıt yaptırmış öğrenciler için fiyatları bir yada iki yıl içerisinde yüzde yüzler varan oranlarda yükseltmek kabul edilir olmadığı gibi bu artışlar nedeniyle kurumdan kaydını aldıran veliler başa çıkılamaz bir kötü reklam kaynağı da olacaktır.

Bu örnekte anlattığımız olması zor görünen kötü bir senaryodur. Fakat bu senaryo bir soruna da işaret etmektedir. Veli adayları ile yapılan görüşmeler sonrasında kayıt sayısını arttırmak için alınacak önlemler, okulun kimliğini de belirlemektedir. Bulunduğu semte göre makul seviyelerde fiyat açıklayan bir okulun artık yüksek bedeller ödeyerek farklılıklar oluşturan bir kurum haline gelmesi çok zordur. Bu durumda, civardaki velilerin söz konusu okulu diğerlerinden ayırmak için bir sebebi kalmaz ve örnekteki okulumuz, mahallede bulunan özel okullardan biri haline gelir. Buna rağmen, okul "özel" olduğu için kayıt yaptırmış velilerin beklentisi her zaman yüksek olacaktır. Bu nedenle, söz konusu okulumuz, semtindeki en iyi okul olmaya çalışacak veya öyle olduğunu iddia edecektir. Kurucu ise, hayalini kurduğu, Türkiye'nin en iyi okulu olma düşüncesini süreç içinde bir kenara bırakacak ve ne kadar kar elde ettiğine odaklanacaktır. Bu süreçte hata kimindir ve nerededir?

Özellikli Okul

Devlet kurumlarında eğitim kalitesi, maalesef, düştükçe, ilgili ve biraz da finansal gücü olan veliler "Özel Okul" arayışına girmiş bulunuyorlar. Blog yazılarımızda özel okul yöneticileri, idarecileri, çalışanları, velileri ve öğrencileri açısından tüm beklentileri ele almaya çalışacağız. Bir diğer ilgi alanımız şikayet ve beklentiler olacak. Ayrıca, yukarıda bahsettiğimiz tüm guruplar için öneri yazılarımızı da yayınlayacağız.

Strateji kelimesinin sözlük anlamı "Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yolşeklindedir. İş hayatındaki karşılığı ise "Şirketinizi varmak istediğiniz noktaya çıkaracak uygulamaların ve yöntemlerin tümü" şeklindedir. Özel okullar aynı zamanda ticari işletmeler olduğu için, ticari olarak varmak istedikleri noktalar olması doğaldır ve tam da bu nedenle, her ticari kurum gibi "strateji" belirlemeleri gerekir. 

Peki her ticari kurum, bizim yazımızda "okul", bir strateji belirlemeye çalıştıkça birbirlerine benzemeleri söz konusu olmaz mı? Yani her özel okul, gittikçe birbirini taklit eden ve birbirine benzeyen kurumlar haline dönmeyecek midir? İşte, iş yaşamında, kurumların ürettikleri hizmetlerin birbirine benzemesine "Emtialaşma" diyoruz. Emtialaşmanın en temel tehlikesi, tüketiciler için fiyat dışında bir farklılık üretmemektir.

Tüketiciler, bizim yazımızda veliler ve öğrenciler, gittikleri her kurumda aynı eğitim materyaline sahip olacaksa, aynı eğitim sistemine tabi tutulacaksa, öğretmenleri aynı yeterlilikte olacak veya aynı sertifikalara sahip olacaksa, fiyattan başka farklılık kalmayacaktır. Bu nedenle farklılaşmak şarttır. 

Farklılaşmayı sağlayabilmek için önce emtialaşmayı anlamamız gerekiyor. Bunun için bir soru ile başlayalım; özel okul ne demektir? Diğer bir deyişle, bir okulu "özel" yapan nedir? Veliler için ücret ödeyerek çocuğunu gönderdiği kurum "özel bir okul"dur. Bu kadar kısa bir cevapla kesinlikle hatalar yapılacaktır.

Artık her şehirde, sayıları onları hatta  yüzleri bulan özel okullar mevcut. Her okul ücret karşılığında öğrenci kabul ediyor. Her okul, Şubat veya Mart aylarında adına "Kabul Sınavı" dedikleri Burs sınavı yapıyor. Her okul yabancı dile ağırlık veriyor. Her okul en iyi eğitimi sunuyor. Her okul veli ve öğrencilerine önem veriyor. Her okulun öğretmenleri alanında uzman, sevgi dolu ve disiplinli. Bu listeyi saatlerce uzatmak mümkün. Özel okul arayışındaki velilerin duydukları neredeyse aynı. Arada bir kurumlardan biri "atölye" ağırlıklı olduğunu bir diğeri ise, örneğin, PYP gibi bir sistemi takip ettiğini söylüyor. Ama hepsi "özel okul". Sonuçta iş dönüp dolaşıp paraya geliyor.

Oysa, bu durum için sürekli kullandığım bir cümlem vardır; "para ile eğitim birbirine yapışmaz". Buna rağmen ülkemizde bazı okullar vardır ki, para ile eğitimi birbirine yapıştırmayı başarmıştır. Örneğin, anaokulu ve İlkokul birinci sınıflara kura ile öğrenci kabul eden bir kurum, velilerden kuraya katılım için vakfa bir bağış yapmalarını zorunlu kılmaktadır. Söz konusu bağış ücreti, Anadolu'daki bir özel okulun yıllık ücretinin yarısını bulmaktadır. 50 öğrenci alan kurumun kurasına beş bin civarında başvuru yapılmaktadır. Peki, özel okul görüşmesinde kurumlar ile pazarlık yapan, fiyat düşürmek için çeşitli yollar deneyen veliler, kazanma ihtimalinin yüzde bir bile olmadığı bir kuraya sadece katılmak için neden bedel öder?

Bu soru bizi yazımızın son cümlesine taşır. Çevremizde bir çok özel okul var, fakat "Özellikli Okul" maalesef çok yok ve bu özellikli okullar, diğer okullardan farklılaştığı için insanlar açısından tek belirleyici para olmamaktadır. Diğer bir deyişle, bu kurumlar, emtialaşma sorununu çözmüştür ve rakipleri ile aynı çizgide değildir.

Öğrencilerin Özel Okul Beklentileri

Okulların var olma sebebi öğrencilerdir. Öğrencisi olmayan bir okul olamayacağı gibi, memnun öğrencisi olmayan okullar da yok olmak zorundad...